Modern Türk edebiyatının önemli kadın yazarlarından olan Pınar Kür denilince akla hemen Asılacak Kadın romanı geliyor. Gelmesi de olağan; çünkü Pınar Kür bu kitabı yazdıktan sonra çeşitli suçlamalara maruz kaldı. Bunun yanında beyaz perdeye uyarlanan roman üzerindeki baskılar bitmek bitmedi. Türkiye kadınlarının fotoğrafını çeken, kadınların yaşadığı zorlukları, baskıları işleyen Pınar Kür’ün adı kitapla adeta özdeşleşti.
Türkçe edebiyatın klasiği
Asılacak Kadın, yayınlandığı ilk günden büyük ses getirmiş, gerek anlatım tekniği gerekse kadının toplumda konumlandırılmasına ilişkin cesur tavrıyla Türkçe edebiyatın klasikleri arasına girmiş bir roman.
Nicesini gazetelerin iç sayfalarında okuyup geçtiğimiz bir cinayeti ele alan Pınar Kür, kadına karşı örülmüş yargının ardında yatan toplumsal dokuyu da tüm gerçekliğiyle masaya yatırıyor.
Kitabın ilk iki bölümünde bilinç akımı tekniğini kullanan Kür, bunun maalesef sinemaya aktarımının gerçekleşmediğini ama yine de iyi bir uyarlama film olduğunu belirtiyor.
Yasaklanan ve dava açılan kitabın filmi de sansüre kurban gidiyor; fakat kısa bir süre sonra Danıştay kararıyla sansür kalkıyor ve nihayet vizyona giriyor.
“Edebiyata en büyük katkım”
Pınar Kür verdiği bir söyleşide roman hakkında şu açıklamayı yapmıştı;
“Türk romanı açısından bir değerlendirme yapılırsa, benim edebiyata en büyük katkım daha önce de söyledim, Asılacak Kadın ’la olmuştur herhalde.”
Bilincin yansıyan söylemi
Her biri kendi iç bütünlüğünde, alabildiğine öznel tutulan üç söylem: Çıkarını ortak bilinçin çıkarıyla bütünleştirmiş Faik İrfan Elverir’in insanlıktan soyutlanmış söylemi. Cinsel bir nesne, somut bir çaresizlik, tam bir kurban konumuna yargılı Melek’in, sesi olmayan söylemi. Ve şaşkın, toy bir iyi niyetin çıkmazında bocalayan Yalçın’ın edilginliği aşamayan bilincinden yansıyan söylemi.

Sayfa: 158
Romanın ana sözü
Bu üçünün, romanın ana sözü bakımından, neredeyse önemini yitiren bir kilit olay (yalı cinayeti) çevresinde sarmallanmasından bir o kadar nesnel bir mesaja ulaşılıyor. Pınar Kür’ün, yürekli bir toplumsal eleştiriyi yazının olanaklarıyla bağdaştırdığı bu roman, kadının, dolayısıyla da elbet insanın onurunu tehdit eden yozlaşmışlıktan bir kesiti sorguluyor